Menisküs dizin beynidir. O gittiği an diz dökülmeye başlar. O da yaşlanıyor.
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Yavuz Kocabey ile hayatı ve ortopedi üzerine güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Kırşehir’de doğan ve 6 yaşında su satarak para kazanmaya başlayan Yavuz Kocabey, Kabataş Erkek Lisesi’ni kazanıp İstanbul’a gelir. Bu dönemde aile hasreti nedeniyle okulu bırakmayı düşünse de babasının ‘Artık söz verdin, dönemezsin’ demesi üzerine çıktığı yolu tamamladı. Türkiye’nin önde gelen ortopedi ve travmatoloji uzmanlarından birisi olan ve aynı zamanda Türkiye Spor Yaralanmaları Atroskopi ve Diz Cerrahisi Derneği İstanbul Şube Başkanı olan Yavuz Kocabey’le yaptığımız röportajı keyifle okuyun.
Yavuz Bey, akademik çalışmalarınızı biliyoruz ancak biraz daha eskiye gitmek isteriz. Geçmişe bakarsak, hayat yolculuğunuz nasıl başladı?
Kırşehir doğumluyum. Hayat orada başladı. Çocukluğum para kazanarak başladı. 6 yaşında su satarak başladım para kazanmaya. Daha sonra kendi ayakkabı sandığımı yaparak ayakkabı boyacılığı yaptım. Simit sattım. Daha sonra evdeki oyuncaklarımı satarak devam ettim ticaretime.
O yıllarda hayaliniz neydi?
Hayalim doktor olmaktı. Daha doğrusu doktor ol diye baskı yapmışlardı. Ablam Hacettepe’de okuyordu. Ben zaten doktor olacağım demiyordum, Hacettepe Tıp’ı kazanacağım diyordum. Ablam beslenme ve diyet okuyordu. Ben Kabataş Erkek Lisesi mezunuyum. Ailenin en ufağıyım. Bir abim, bir ablam vardı, abim öğretmendi, rahmetli oldu. Ablam üniversitede okurken hep hayalimde valizle bir yere gidip okumak vardı.
Liseyi kazanmıştım sınava girdikten sonra. Babam da ‘Gitme, sen burada kal’ dedi. Ama ben kafaya koymuştum gidecektim. Biz Kabataş Lisesi’nde çok kalabalıktık, 100 kişilik bir sınıftaydık. 1 ay geç başladık bir de okula ve sonra aile hasreti başladı. Sonra ben döneceğim dedim. Ama ben giderken babam bana ‘Gitme oğlu, burada istediğini yapalım. Ama gidersen de dönüşü yok bunun’ dedi. Babam devlet memuruydu, istatistik müdürüydü. Ben gittim Kabataş’a ama aile hasretiyle okuyamıyoruz. Orada gece yatak topluyorsun. Normalde her şeyi annem yapardı.
Ben döneceğimi söyleyince babam İstanbul’a geldi. Birlikte Beşiktaş’ta geziyoruz ‘Acıbadem alır mısın’ demiştim babama. Para da yok o zaman, adam para da gönderemiyor. Acıbadem yemiştik babamla, onu hiç unutmuyorum. Ama ‘Dönemezsin’ demişti. Bende 4 tane zayıf var, döneceğim diyerek okumuyorum. Artık ilk dönemin bitmesine de 1,5 ay var ve baktık ki dönüş yok. Babam gitti, kaldım tek başıma. Sonra başladım ders çalışmaya, 100 kişiden 2 kişinin zayıfı yoktu, birisi bendim.
Sizin masa tenisi ve halk oyunları merakınız varmış, anlatırmısınız?
Ben ilkokuldayken başladı bu merak. Kırşehir’de ilkokulda okurken herkes oynuyordu, ben de oynamaya başladım. Sonra ilerledim. Kırşehir şampiyonu oldum. Sonra da 2 kez Türkiye Şampiyonası’na katıldım. Eskişehir’e gitmiştik maçlara. Bunu yaşamak çok farklı bir heyecan. Herkes yaşamalı. İnsana farklı bir vizyon açıyor. Türkiye Milli Takımı kampına çağrılmıştım.
Üniversitede de halk oyunları merakım tuttum. Polonya’da Üniversiteler arası Dünya Şampiyonası vardı. Polonya’ya gittik ve Dünya Şampiyonu olmuştuk. 1990 yılında olmuştu bu ve ilk yurt dışına çıkışım olmuştu. Antep, Artvin, Adıyaman yöresi oynuyorduk. Uluslararası Dünya Şampiyonası’ydı bu. Çok ülke vardı. Ankara’dan otobüsle çıkıp 3 günde Polonya’ya gitmiştik. Çok güzel günlerdi keşke bir daha yaşayabilsek.
Başarılı bir eğitim hayatı ve sosyal bir yaşam. Mezun olduktan sonra neden ortopediyi seçtiniz, özel bir nedeni var mı?
Aslında benim olmayacağım tek meslek doktorlukmuş. Bunu yeni anladım. Ben hiperaktif bir adamım, her şeyi anında gören bir adamım. İyi ki ortopediyi seçmişim, yoksa yapamazdım. Dahiliye uzmanı olamam. Nöroloji (?) sınavını kazandım, 3 kez TUS kazandım. Göztepe’yi kazanmıştım. Hasta geçiyoruz, asistanım o zaman. Hastayı görüyoruz ve ‘Teyzeciğim elini kaldırır mısın’ dedi. Hasta elini 5 cm kaldırdı ve hocamız ‘Süper başarı, 2 ayda bu hale geldik’ dedi. Ben de döndüm dedim ki ‘2 ayda bu hale mi geldiniz. Bu mu başarı? Ben bu durumda olsam kendimi aşağı atarım. Ben gelmiyorum artık’ dedim ve bıraktım nörolojiyi sonra ortopediyi kazanarak ortopediye gittim.
Ortopedi de benim tek bildiğim hastalık menüsküs. Bu sporcu hastalığı gibi düşünülür. Spor yapmayan insanlarda olur mu?
Herkeste olur. Menisküs dizin beynidir. O gittiği an diz dökülmeye başlar. O da yaşlanıyor. İnsan, dana, tavşan ve domuz menüsküsüyle deneyler yaptım. Ödüllerim var bununla alakalı. Hepsini çok iyi bilirim. Menüsküs de yaşlanıyor. 10 yaşında yapılan dönme hareketini 50 yaşında yaparsanız menüsküs yırtılabiliyor. Sporcunun kasları güçlü ama kasları çok aktif olduğu için yırtılıyor. 55-60 yaşındaki birinin kasları güçsüz ve ters hareket yaptığında yırtılabiliyor. Ön çapraz bağ, dizi stabil tutan bağdır. Ani harekette kopabiliyor. Koptuğu zaman menüsküs yırtılabiliyor, kapsül ağrısı olabiliyor. Bu arada “Türkiye Spor Yaralanmaları Atroskopi ve Diz Cerrahisi Derneği” İstanbul Şube Başkanıyım.